19 Eylül 2007 Çarşamba

FİLKADIN KATLİAMLARI ( önce bora'yı tanımalı )

İlknur artık Bora’nın ellerinin sırtını okşamasına dayanamıyor.. Haz vermesi gereken okşamalar olmalıydı bunlar; bir zamanlar olduğu gibi..Fakat şimdi skapulaların arasında hissettiği rahatsızlık kuru bir elin yakan sürtünmeleri.. Bu adamın ona dokunması bile artık canını acıtıyor..Aklı dünyanın diğer bir ucunda o ellerle yaptıklarında…Başka bir kadının o elleri nasıl öptüğünde…Yalanını yakaladı geçen gün Bora’nın. Bacakları titredi sonra alt dudağı. Başı döndü kafatasının içinde..Bora ise yalanın fark edildiğini fark etmedi..Ne kadar fena..Artık izlememekte beraber yaşadığı kadının ruh hallerinin bedenine yansımalarını..

İlknur ise ‘yalan’ı yakalamış olmasıyla beraber ses vermedi.. Yalanı tuttu bir sır saklar gibi. İsyanının sesini tuttu kilitli bir kapının ardında…Bazı gerçekler çok vahşidir..İlişkileri parçalarlar…Geriye sadece aldığı yaralardan hırpalananlar kalır.. Bundan yola çıkarak Bora törpülenmiş bir gerçeklik yaratmıştı. İlknur ile Songül’ü aynı anda idare edebilmek ikisinin de dünyasına dahil olabilmek için usta bir oyuncu olmuştu..

Yatağın karşısındaki cama bakıyor Bora..Suratında uyku izleri, gözkapakları ödemli, dudakları kuru.. Uzun sarı saçlarında Songül’ün toka niyetine kullandığı paket lastiği...İlk başta garipsemişti bu aksesuarı..”Hem sırma saçlarına zarar veriyor kızım, ne diye dolarsın onu başına” diye çıkışmıştı..

Dolabın desenli camının arasından yakalayabildiği kadarıyla hala yakışıklı ..Otuz yaşını devirmesiyle beraber artık daha olgun, annesinin ölümüyle beraber artık daha bağımsız..Olgun ve bağımsız erkek imajını tazelemek için de giydiği kıyafetlere özen gösteren Burak tabi ki paket lastiğini beğenmez. Peki kendisinden on yaş küçük bir kadın taslağıyla ne alakası vardı? Ve şimdi saçındaki de ne öyle? Cevap veriyor kendine: “Aşk olmadığını ben de biliyorum. Belki kaçıştır ..Güvenli bir barınaktır.

Yanında uyuyan kadına bakıyor..”Seviyor muyum seni ben İlknur?” Kendi kendine soruyor..”Seni mi seviyorum Songül’ü mü?”






“Sevmek” sabah sabah kendi kendine konuşan bu adam için yeniden tanımlanmalı..Kavramı tanımlamadan önce ise Bora’yı tanımalı; ve ardından bilmeli ki bu onun en iyi denemesi.. ..

Bu kadınları sevse de sevmese de kaybetmeyecek biliyor. ((O öyle bilmeye devam etsin)) ‘Kadınlar maymun gibidir; bir dala tutunmadan başkasını bırakmazlar…’ Kimin özlü sözü..Okuduğu kadın-erkek ilişkileri kitaplarından birinden aklında kalmış bir cümledir muhtemelen. Camdaki görüntüsüne karşı başını sallıyor..”Erkek güzelliği”ni izlemeye devam ediyor..,

"Sağlam bir dala tutunuyor şu benim hatunlar ama ha!”


Okuduğu kadın-erkek ilişkileri kitabından Bora’nın kaptığı çok şey var..Ne kadar faydalı yayınlar canım bunlar!!!

Bora’nın kapamadıkları ise o kitaplarda asla bulmayacağınız patolojik kadın tiplemeleri. Ben tanıştırayım isterdim sizi birkaçıyla..

Bora’nın hayatına bir vesileyle girip çıkan kadınlar maymundan çok fil gibiydiler. Ağır hareket eden, hoşnutsuzluklarını belli etmek istediklerinde homurdanan gürültülü dişiler.Hortumlarından laf ardına laf püskürten!!!

Maymun teorisini çürüten bu antikadınlar asla ağaçlık alanlarda dolanıp DAL’A MAL’A konmazlar ..

Tez varsa antitez de mevcut…Buyurunuz efendim...

Fil kadınlar kendilerine yapılan haksızlıkları unutmazlar. Canlarını yakanları asla affedemezler.

Yahu Bora kardeşim gönlünün dilediği gibi yaşamak istiyor canım…....................................................................................................................................................................

2 yorum:

kişisel depresyon anları dedi ki...

bravo... akıcı, inandırıcı, heyecanlandırıcı... gün geçtikçe kalemin daha da kuvvetleniyor, artık seninle fazla dalaşmamak lazım ne olur ne olmaz. :)
cümleler, esler tanıdık daha da iyisi olacak elbet...
devam, adım at hemde yavaş adımlar :)

Sanguinescripts dedi ki...

Kimse var mı