5 Eylül 2009 Cumartesi

BİR EPİZYOTOMİNİN HİKAYESİ

Kör bir yalnızlık benimki…Tatmadığım, arzuladığım güzelliklerin peşinden koşmak isterken ben bir köleyim.Elimde tuttuğum katgüt aslında boynumdan dolanıyor ve kollarımı arkadan bağlayıp ayaklarıma uzanıyor…Eriyor………

O sırada o var karşımda…

Kasap değilim, cellat değilim …belki de o yüzdendir suratıma sıçrayan kanı sil(e)miyorum Kuruyor damlalar teker teker..Onun kanını, benim alnımın terini silebileceğim bir omuz olsaydı..

Kan grubu kartı gözüme ilişiyor, demek “aynı kan”danız o ve ben: Derimi geriyor artık kurutlar…Her iğnenin ete temas edişinde kısık bir nefes alıyorum; ona ise derin bir nefes almasını söylüyorum.. “Deniz sever misin, yeşillik sever misin?? Gözlerini kapa ve hayal et”

Yanıbaşımda duran uyuşturucu maddeden biraz daha çekip zikrediyorum yara dudaklarına, önceki aşılamalarımın etkisi geçmesin diye. Muşambanın üzerindeki renklere takılıyor gözüm kahverengi, kırmızı , yeşil..Beyaz kalmadı…Şairi anıyorum…

Kapı açık..İkimiz de kalkıp çıkabiliriz bizi içine hapseden bu “kutu” dedikleri yerden…Ama sen kanıyorsun ben ise kamburumu çıkarıp eğiliyorum içine doğru..Işık, biraz daha ışık lazım yorgun gözlerime, saat 04.15; kahve lazım istop eden beynime….

…….”Sabret, benimle kal” .”İsmimi sorma, unutulacak nasıl olsa…”

Belim ağrıyor inan ve en az senin kadar yorgunum..Bağırmak istememiştim az önce sen kıvranırken…

”Ağrın varken iteceksin…Tüüüüüüüüüüüm gücünle” Yaptın sen, fazlasını bile..Tüm enerjini bıraktın kasıklarının arasından… Hakkını verdin. Helal olsun sana bacım..

Kamburumu düzeltiyorum ve tavana bakıyorum..Sesleniyor sanırım birileri..Yukardan mı içerden mi? Belki de yerden…Yerin dibinden…Çağırıyor beni gene toprak..Hayır sırası değil şimdi; çık git aklımdan…Doğumun olduğu yerde ölüm azıcık uzak…Öyle olmalı, daha vakit var..Bu uğultu dinmeli, elimi çabuk tutmalıyım….

Acele etmeliyim.. YA TOPRAKSA ÇAĞIRAN…

Hiç yorum yok: